Kapsamlı ve karmaşık küresel bir çevre krizi ile karşı karşıyayız
Gezegenimiz benzeri görülmemiş saldırılarla boğuşuyor
Bütün hayat formlarının varlığı doğrudan tehdit altında; Kronolojik süreçte hiç olmadığı kadar!
Ne yazık ki tarih, çevre yıkımını orta malları trajedisi olarak değerlendiren Hardin’i haklı çıkarttı.
İnsanoğlu,
Son 40 yılda, tüm insanlığın önceki 4 bin yıl boyunca tükettiği kadar tüketmiş,
Oluşumu milyonlarca yılı alan fosil yakıtları sadece 200 yıl içerisinde bitme sınırına getirmiş,
Her 20 dakikada bir canlı türünü hayat sahnesinden silmiş,
Servet ve zevke yönelik gem vurulmamış hırsla altın yumurtlayan tavukları, tek tek itlaf etmiş ve etmekte…
Sorunun kaynağı görünürde sınırsız büyüme istekleri nedeniyle ekonomik, gerçekte ise ahlaki çürümüşlük…
Doğaya karşı duyarlılığın yitirilmesi ve onun ruhuna karşı yabancılaşmak,
Varlığı ihtiyaca göre değil ego ve hevaya göre dizginsiz kullanmak; Doğal süreçlerin yenilenmesine imkan vermeden…
Taşıma kapasitesini aşan talep ve acımasız tüketim başka hangi gerekçelerle açıklanabilir?
Yakılan ağaçların çığlıkları,
Kirletilen suların iniltileri,
Eriyen buzulların ağlamaları,
Havanın boğularak can çekişmesi,
Umrumuzda bile değil…
Kaybolup giden toprakların ölümünü de şimdilerde duymaz ve görmez olduk.
Dahası!
Eli, ağzı olmayan
Baş eğmiş mahlukatın kökünü kazıyarak
Hoyratça
Ölçü ve düzeni bozarak
Haddi aştığımızı görmeden…
Her hakkı gözetmek dururken
Varlığa kast etmek neden?
Sahi!
Barınmamızı, korunmamızı, yememizi, içmemizi temin ettiğimiz bu cömert dostla alıp veremediğimiz nedir?
Düşünüp bir bakalım!
Biz bütün bu sınırsız tüketimi hak ediyor muyuz? Tasarruftan talana evrilen…
Benden sonra tufan diyerek
Diğer canlıları, gelecek nesilleri dikkate almadan…
Çevre sorunlarının kapımıza dayanmasına rağmen
Mühleti ihmal saymak ta neden?
Çevresel hormonlar terimine bir bak!
Yok etmeye çalıştığımız bu habitatta yaşayabileceğimizi sanmak
Mevcut yönelimler sürerse, bizim varlığımız sürmeyecek
Bu nesil değilse, bir sonrakiler
Açık olan bu…
Merhameti yanlış telakki etmeyen, bire bir kısası adalet bilen bu ekosistemde
Bir yanda
Lekelenmiş kirli bir zihin ile,
Doğaya egemen olduğunu varsayarak büyüklük taslayan endüstriyel toplumun, egemen toplumsal paradigmaları:
Her şeyde ölçüsüzlük, müsriflik ve savurganlık
Diğer yanda
Yer yer kısa vadeli, temelsiz ve ilkesiz çabalar
Yer yer de postmodernizm çağının doğaya dönüş olgusu seslendiriliyor her tarafta
Dünya Saati umutları,
Açık gezegen fikirleri,
Çevre etiği dillerde…
Haydi sen de ne düşündüğünü söyle
Keyfemâyeşâ bu yıkım süreçlerine karşı bir alternatif sözün olmayacak mı?
Hani evreni yeni bir tarzda okuyacaktık?
Hani bu mülk bize emanetti?
Yoksa mutlak sahip mi olduğumuzu zannettik?
Büyük bir güç tutkusuna kapılarak
Nasibimize, payımıza düşeni azımsayarak…
Pekala,
Zeytin, incir ve hatta sidre ağacına verilen önemi duydun mu?
Bu günlerde milli park dediğimiz korunan ilk bölgeleri bilir misin?
Ne acı!
Maslow’unpiramidininin zirvesinden en tabanına yuvarlanmak…
Yazık!
Ne, gemiye insanlarla birlikte çiçekleri, böcekleri alan, insanın çevresiyle birlikte var olduğunu gösteren Nuh Peygamberi anladık,
Ne de, hayvan topluluklarıyla uzlaşan Hz. Süleyman’ı…
Hoş!
Ne ağzında zeytin dalıyla gemiye dönen güvercin,
Ne de su arayıp bulan Çavuş Kuşu olabildik!
Hele Musa’yı, Onu hepten yanlış anladılar,
Memlekete girdiğiniz zaman sebt tutacaksınız emrini değil de
Harman döven öküzün ağzını bağlamayacaksın ilkesine sarıldılar.
Bak!
Yeşil ağaçlara,
Kırmızı güllere,
Gökkuşağına…
Onlar bizim için açıyorlar
Heyecan verici, yenilikçi olarak,
Sizi seviyoruz diyorlar.
Ne harika bir dünya!
İstemez misin?
Tek evimiz olan bu dünyada sağlıklı ve dengeli bir çevre,
Güzel tabiat, temiz hava, engin yeşillikler, ulu dağlar…
Gölgelerinde nefeslenmek, dallarından meyvalar sarkan ağaçların altında
Kuş sesleri eşliğinde…
Bu muazzam bir fırsat
Bu güzellikleri tutkuyla bir hayal etmeye çalış.
Daha iyi ve daha güçlü bir ideal,
Dünyaya bakmamızı sağlıyor ve en iyisini yapmak için her şeyden fazlasını istiyor.
Onarmak, yenilik yapmak, geliştirmek, daha iyiyi yapmak…
DNA’mızda var.
Gidecek çok yolumuz ve öğrenecek çok şeyimiz var.
Ama şimdi,
Dünyayı her zamankinden daha iyi bırakmak için çalışacağız
Ve diğer insanları da doğruyu yapmaya teşvik ederek…
Öyle ise,
Tabiattaki modeli dikkate almayan,
Aslını, örfünü, adetini, sorumluluklarını, sözlerini unutmuş, zavallı, mutsuz insanlardan olma,
Samimi, şen, ahlaklı, bilgili, görgülü, zevkli, şevkli, itibarlı, erdemli,
Pırılpırıl, sapasağlam, tertemiz, dipdiri, bilgelerden ol.
Tabiata karşı tahripkar olmayan dosdoğru ve nazik bir tavır ile,
Vefa ile
Arının çiçeklerden nektar toplamasının ötesine geçmeden…
Ancak ve ancak
Doğru bir fikre ve sürdürülebilir davranmamızı sağlayacak ilhama erişmemiz için,
Zorluklar bizi farklı aşamalardan geçirmeden,
Tatlı sular çekilmeden,
Kıtlık ve ürün eksiklikleri yaşanmadan,
İçinde felaket taşıyan rüzgarları ve ufku kaplayan kara bulutları, işte bize yağmur getirecek rahmet demeden,
Yarına kadar beklemeden,
Bu dünyadan kovulmadan,
Ne mutlu ruhta özgürlüğü yakalayanlardan olanlara!
Ne mutlu yumuşak huylu, ahlaklı olanlara!
Ne mutlu merhametli, vefalı olanlara!
Ne mutlu adaletli olanlara!
1 comment
Canı gönülden destekliyorum