Düşünüyor, soruyor, sorguluyoruz. Düşünmelerimiz, sorularımız ve sorgulamalarımızın sonucunda, Türkiye’deki mevcut siyaset anlayışının, pratiğinin, kültürünün ve ahlakının artık sürdürülemez olduğunu düşünüyor ve bu süreci tersine çevirecek bir siyasal organizasyonun zaruretine inanıyoruz. Bu yüzden hakkı, hakikati, adaleti önceleyen; ilim, irfan, ahlak ve vicdan sahibi erdemli insanları yeni bir siyasetin kuruculuğuna öncülük etmeye çağırıyoruz. Bugün her alanda yaşanan olumsuzluklara karşı var olan çözümlerimizi uygulayarak bu yapıyı değiştiren, dönüştüren ve geliştirerek yaşatan bir hareket haline getirmek arzusundayız.
Herhangi bir dönüşümden, sistemin tamir edilmesinden veya aksaklıkların geçici olarak giderilmesinden bahsetmiyoruz. Siyasete dair büyük dönüşümden; önce kendimizi, sonra toplumu hedefleyerek gelecek nesillere, hak ve adalet ikliminin yaşandığı bir dünya bırakmaktan bahsediyoruz.
Bu ütopik bir düş değildir. Sadece ‘genel-geçer’ tüm iyinin, güzelin ve doğrunun yakalanması adına, siyaset teorilerinin ve uygulamalarının tekrar sorgulanıp yeniden inşasından oluşan, zorunlu ve zorlu bir süreç olduğuna inanıyoruz. Ama hepsinden önce sorgulamayı kendimizden başlatmak gerektiğini düşünüyoruz.
Peşinden koşan kişilerin tüm yaşamlarını kapsayan bu ideal, sürekli bir ahlaki, estetik sorgulamayı, hayatın değişmez kuralı olan değişimi ve gelişimi zorunlu kılmaktadır. Hiçbir aksiyon; ahlak, erdem, adalet ve estetik açıdan sorgulamanın dışında kalmayacaktır.
Bu düşünceden hareketle hak, adalet ve demokrasi temelli “yaşayan bir model” oluşturma zorunluluğu önümüzde duruyor. Bu model ancak; esaslı, kuşatıcı, çığır açıcı, ufuk ve umut vaat edici bir siyasal hayat tasavvuru üzerinde kafa yormakla imkân dahiline girebilir.
Bu anlamda, hiçbir komplekse iltifat etmeden pergelin bir ucunu ilmin, bilginin, tecrübenin merkezine yerleştirip, diğer ucunu geçmişte uygulanmış veya halen uygulanmakta olan tüm siyasal teori ve uygulamalarının üzerinde bir bal arısı gibi dolaştırıp ortak aklın kabul edeceği polenleri toplayarak yeni bir siyaset peteğinin dizayn edilmesi gerekmektedir. Bu anlamda yeni siyasetin kozasını örmek hem dahili hem de harici teması eşzamanlı bir şekilde gerçekleştirerek inşa ve imar ameliyelerini geliştirmek zorundayız.
Bugün gerek Türkiye’de gerekse dünya ülkelerinde siyaset, büyük bir kriz içerisindedir. Pragmatist ve popülist siyaset anlayış ve uygulamalarının, siyasal düzenleri sürüklediği bu yönsüz, hedefsiz, gayri adil gidişata “bir ışık, bir projeksiyon olunabilir mi” sorusuna cevap aramak niyetiyle yola koyuluyoruz. Karanlığın, kargaşanın, haksızlık ve hukuksuzlukların hüküm sürdüğü dünyamızda, insanlık, hakikatle buluşamama problemi ile karşı karşıya kalmıştır.
Sosyal, iktisadi, siyasi ve kültürel alanda adalet, erdem ve ahlak prensipleri toplum nazarında değer kaybına uğramıştır. Hayatımızın anlamını ve gayesini oluşturan bu değerler sadece kurum ve kuruluşların tabelalarını süsleyen, kuruluş belgelerinde tumturaklı cümlelerle ifade edilen bir gösteri sanatı haline getirilmiştir.
Bu durumun tabii sonucu olarak; büyük halk yığınları arasında güven bunalımı ortaya çıkmış ve toplumumuzun gelecekle ilgili ümitleri zayıflatılmıştır. Bu ümitsizlik ve sosyal itimatsızlık ikliminin, toplumu sosyal bir felakete sürükleyeceği endişesi akıl, vicdan, düşünce ve erdem sahiplerini bir arayışa sevk etmiştir.
Amacımız; siyasete dair tüm toplumsal ilişkilerde adalet, ahlak ve erdemi önceleyecek bir anlayış ve idrak geliştirmektir.
Bu ülkede “hak, adalet, ahlak, erdem” gibi değerleri savunmak, bu ülkenin vatandaşları olarak en tabii hakkımız ve görevimizdir.
Özlediğimiz sonuca ulaşmak için azim, kararlılık ve heyecanla hayatımızın her alanında, adil, dürüst ve faziletli olmaya çalışmak insani sorumluluğumuzdur.
Kolektif bir düşünce ve hareket birliği ile önemli kazanımların elde edileceği muhakkaktır. Bu ülkenin fikir, düşünce ve aksiyon sahipleri olarak, yarının adil yönetilen, kendi içerisindeki ahlaki sorgulamalarını yapan ve bu anlamda insanlığa söyleyebilecek bir sözü ve ortaya koyabilecek bir iddiası olan yeni siyaset kültürünün inşası için fikir, düşünce ve hareket birliği etmek mecburiyetindeyiz.
Öncelikle, toplumda yaşanan en büyük felaket olan güven yoksunluğunu onarmayı, hak ve adalet anlayışını diri ve canlı tutmayı ve bu anlamda bir cazibe merkezi oluşturmayı hedefledik.
Bu erdemli yürüyüşte kimse bizden basit siyasal polemikler, lüzumsuz, gereksiz tarafgirlikler beklemesin. Bellediğimiz doğruları hiçbir kınayıcının kınamasından çekinmeyerek ifade etmeyi, bu erdemli mücadelenin en esaslı parametrelerinden biri olarak görüyoruz. Dolayısıyla bunu basit mülahazalara kurban etmemek için kılı kırk yaracağız.
Hiçbir ideolojik düşüncenin tesir alanında kalmadan ve hiçbir kısır politik tartışmanın içine girmeden hak, adalet ve erdem adına bildiğimiz doğruları kamuoyu ile paylaşmayı, güç ve iktidar sahiplerini uyarmayı, ihtiyaç halinde ihtilaflı alanlarla ilgili olarak hakemlik yapmayı kendimize görev addediyoruz.
Bu mücadelemizde referanslarımız; ilim, bilgi, siyasal tarih tecrübesi, insanlık tarihi pratiği ve insanlığın ürettiği temel değerlerden mülhemdir.