Giriş
2003-2013 yılları arasında Türkiye ekonomisi önemli bir büyüme kaydetti. Kişi başına milli gelir, 2003 yılında yaklaşık 3,000 dolardan 2013 yılında 12,582 dolara yükseldi. Bu dönemdeki yıllık ortalama artış kabaca 1,000 dolar civarındaydı. Ancak, 2013 sonrasında ekonomik büyüme durakladı ve kişi başına düşen milli gelir reel olarak azalmaya başladı. Bu yazıda, Türkiye’nin 2003-2013 arasındaki ekonomik büyümesinin nedenleri ve 2013 sonrası gerilemesinin ardındaki faktörler ele alınacaktır. Ayrıca, kurumsal ve politik değişikliklerin bu süreçlere nasıl etki ettiği incelenecektir.
2003-2013 Dönemi: Ekonomik Büyümenin Nedenleri
2003-2013 dönemi, Türkiye’nin ekonomik açıdan büyük bir atılım yaptığı yıllar olarak kaydedildi. Bu dönemdeki büyümenin ana nedenleri şunlardı:
- AB Normlarına Uyum: Türkiye, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde birçok reform gerçekleştirdi. Bu reformlar, ekonomik ve politik yapının daha şeffaf ve öngörülebilir hale gelmesini sağladı. AB normlarına uyum süreci, Türkiye’nin dış yatırım çekmesini kolaylaştırdı ve ekonomiye güven kazandırdı.
- İhale Mevzuatındaki İyileştirmeler: İhale mevzuatındaki düzenlemeler, yolsuzlukların azalmasına ve kamu kaynaklarının daha etkin kullanılmasına olanak tanıdı. Şeffaf ve rekabetçi ihale süreçleri, yatırımların verimliliğini artırdı.
- Hukuka Güven: Yargı sistemindeki iyileştirmeler ve hukukun üstünlüğüne olan güven, yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye olan ilgisini artırdı. Hukuki güvence, uzun vadeli yatırımların önünü açtı.
- Faiz Politikaları: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), bağımsız bir para politikası izleyerek enflasyonu kontrol altına aldı ve faiz oranlarını ekonominin gereklerine göre ayarladı. Bu, ekonomik büyümeyi teşvik etti ve yatırımların artmasını sağladı.
2013 Sonrası Gerileme: Politik ve Kurumsal Değişiklikler
2013 yılından itibaren Türkiye ekonomisinde belirgin bir duraklama ve gerileme süreci başladı. Bu dönemde kişi başına milli gelir, 12,582 dolardan reel olarak yaklaşık yarıya düştü. Bu gerilemenin ana nedenleri şöyle özetlenebilir:
- “Faiz Sebeptir” Politikası: 2014’te başlayan ve faiz oranlarını düşük tutma politikası, ekonomik dengeleri bozdu. Faizlerin düşük tutulması enflasyonu kontrol altına almak yerine yükselmesine yol açtı ve yatırımcı güvenini sarstı.
- Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi: 2018 yılında geçilen Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte, kurumların bağımsızlığı zedelendi. Özellikle TCMB’nin bağımsızlığına yönelik kaygılar arttı ve piyasalarda belirsizlik oluştu.
- Kurumların Siyasi Baskı Altında Kalması: 2014 sonrasında, devlet kurumlarının siyasi iktidarın baskısı altında çalışması, ekonomik kararların etkinliğini ve doğruluğunu azalttı. Bu durum, kamu kaynaklarının verimli kullanılmamasına ve yolsuzlukların artmasına yol açtı.
- Liyakat ve Nesnel Kriterlerin Göz Ardı Edilmesi: Yatırım ve teşviklerde nesnel kriterlerin yerine siyasi bağlantılar ve partizanlık ön plana çıktı. Bu da yatırımların verimliliğini düşürdü ve ekonomik büyümeyi yavaşlattı.
- Denetim ve Şeffaflığın Azalması: Kamu harcamalarında denetim eksikliği ve şeffaflığın azalması, verimsizlik ve yolsuzlukların artmasına neden oldu. Bu durum, kamu kaynaklarının etkin kullanımını engelledi.
Modern Devlet ve Ekonomik Yapının Gereklilikleri
Modern devletlerde, etkin kamuoyu denetimi ve kuvvetler ayrılığı, ekonomik ve politik istikrarın temel unsurlarıdır. Aşağıdaki prensipler, modern bir devletin ekonomik yapısının sağlıklı işlemesi için gereklidir:
- Bağımsız Merkez Bankası: Para politikası, iktidar partisinin değil, bağımsız bir Merkez Bankası’nın yetkisinde olmalıdır. Bağımsızlık, enflasyonun kontrol altına alınmasını ve ekonomik istikrarı sağlar.
- Bağımsız Düzenleme ve Denetleme Kurumları: Piyasalarda denetim, iktidar partisinin etkisinde olmamalıdır. Bağımsız düzenleme ve denetleme kurumları, piyasa aktörlerinin eşit ve adil koşullarda rekabet etmesini sağlar.
- Yargı Bağımsızlığı: Yargının mutlak bağımsızlığı, hukukun üstünlüğünü ve adil yargılanma hakkını garanti altına alır. Bu, yatırımcı güvenini artırır ve ekonomik büyümeyi destekler.
Türkiye’nin İbret Alması Gereken Son On Yılı
2013’e kadar olan dönemde elde edilen ekonomik kazanımlar, sonraki yıllarda politik ve kurumsal değişiklikler nedeniyle sürdürülemedi. Dolardaki enflasyon dikkate alındığında, 2013’te 12,582 dolar olan kişi başına milli gelir, 2023 yılında 21,000 dolar olması gerektiği halde, reel olarak yarıya düşmüştür. İktisadi ve sosyal politikalar yanında kamu harcamalarındaki israf ve gösteriş yatırımları ve bunların itibar gibi anlamlandırılması da yerinde değildir.
Bu gerilemenin ana nedenleri, kurumsal bağımsızlığın zedelenmesi, şeffaflık ve denetim eksiklikleri, ve liyakat yerine partizanlık esas alınarak yapılan atamalar olarak özetlenebilir. Bu etkenler, Türkiye’nin ekonomik performansını olumsuz etkilemiş ve son on yılı kayıp yıllar haline getirmiştir.
Sonuç
2003-2013 dönemi, Türkiye’nin ekonomik açıdan büyük bir atılım yaptığı bir dönem olarak kaydedilmiştir. Ancak, 2013 sonrasında kurumsal ve politik değişiklikler, ekonomik büyümenin duraklamasına ve kişi başına milli gelirin reel olarak azalmasına neden olmuştur. Bu süreçte, bağımsız kurumların zedelenmesi, şeffaflık ve denetim eksiklikleri, ve liyakat yerine partizanlığın esas alınması gibi faktörler etkili olmuştur. Modern devletin gereklilikleri olan bağımsız merkez bankası, bağımsız düzenleme ve denetleme kurumları ve yargı bağımsızlığı gibi prensiplerin hayata geçirilmesi, Türkiye’nin ekonomik performansını yeniden yükseltebilmesi için önemlidir.