Giriş:
Ideal bir toplumda şeffaflık, hesap verebilirlik, dürüstlük ve adalet temel değerler olarak öne çıkar. Fakat, bu idealden sapmalar da olabiliyor: “İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem” şeklinde bir cümle, bu sapmanın en çarpıcı örneklerinden biri. Bu cümle, bireyin erdemden saparak iktidarın gölgesinde kalmasını ve doğruları söylemekten kaçınmasını ifade ediyor.
Erdemden Sapmanın Dramatik Bedeli:
Bu tür bir sapmanın bedeli oldukça ağır olabilir. Doğruları söylemekten kaçınmak, adaletsizliğe ve eşitsizliğe yol açar. Toplumda güvensizlik ve huzursuzluk artar. İnsanlar, kendi çıkarlarını korumak için yalan söylemeye ve aldatmaya başlar. Bu durum, toplumun ahlaki çöküşüne ve yozlaşmasına yol açar.
Bununla birlikte, erdemden sapmanın bireysel bedeli de oldukça yüksektir. Doğruları söylemekten çekinen kişi, vicdan azabı ve pişmanlık duyguları ile boğuşur. Kendi değerlerinden ve inançlarından uzaklaşır. Toplumda saygınlığını ve itibarını kaybeder.
Dramatik Bir Mukayese:
Bu durumu, dramatik bir mukayese ile daha da açıklayabiliriz. Diyelim ki bir evin temelleri sağlam değil ve bu durumdan evin sakinleri haberdar. Fakat, bu bilgiyi dışarıya sızdırmanın evin yıkılmasına ve aile fertlerinin zarar görmesine yol açacağını düşünüyorlar. Bu nedenle, susmayı ve gerçeği gizlemeyi tercih ediyorlar.
Ancak, zamanla evdeki çatlaklar artar ve bir gün ev beklenmedik bir şekilde çöker. Aile fertleri enkaz altında kalır ve canlarını kaybederler. Bu trajik olay, gerçeği gizlemenin ve erdemden sapmanın ne kadar tehlikeli olabileceğini açıkça gösteriyor.
Dini ve İdeolojik Söylemlerin Tehlikesi:
Yukarıda “yanlışa yanlış diyememe” anlamındaki, ““İktidara zarar verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem” cümlesinin önemli bir dini şahsiyet tarafından ifade edilmiş olmasının vahameti düşündürücüdür. Olması gereken ise ideolojilerin ve iktidarın gölgesinden arındırılmış objektif fikirlerin ve evrensel değerlerin hakim kılınmasıdır. Çünkü, dini ve ideolojik söylemler bir bakıma dokunulmazlık taşıdığında, örnek cümledeki gibi yaklaşımlarla ahlaki değerlere zarar verebilmektedir. Bu durum aydınlanma öncesi Avrupa’da tam olarak yaşanmış ve laiklik ilkesi ile de hurafelere, bilime aykırılıklara prim verilmemeye başlamış, bu da ahlakı nesnel olarak olumlamıştır.
Kamusal Alan ve Kişisel Değerler:
Kamusal eylem ve işlemlerde şeffaflık, açıklık, hesap verebilirlik ve “kol kırılır yen içinde kalır” anlayışını terk etmek önemlidir. Kişisel olarak da özü sözü bir olmak, kişisel bütünlük içinde olmak, dürüst olmak, adil olmak, hakkaniyete uygun davranmak, gerçeğe saygılı olmak, sevgi ve merhamet duygularını taşımak, yardımsever olmak ve iyilik peşinde olmak, insan onuruna saygı, emek, çevreyi ve doğayı koruma ve saygı, özgürlük gibi evrensel değerlere inanmak, benimsemek ve yaşatma duygusunda olmak temel ilkelerdir.
Yönetimde ve Kişisel Hayatta Ahlak:
Yönetimde ve kişisel hayatta hakkı, adaleti ve liyakati esas almak, nepotizmden, kul hakkından, yolsuzluktan kaçınmak, rekabete hile karıştırmamak, ticarette, sosyal ilişkilerde dürüstlükten uzaklaşmamak, mutlak güvenilir olmak ve “sözü senet” tanımına tam uygun olmak ilke olmalıdır.
Erdemsizlik Fenomenine Karşı Mücadele: Atılması Gereken Adımlar
Erdemsizlik fenomeni karşısında sessiz kalmak, toplumda ahlaki çöküşe yol açabilir. Bu nedenle, bu duruma karşı aktif bir şekilde mücadele etmek önemlidir. Bu mücadelede atılabilecek bazı adımlar şunlardır:
1. Farkındalık Yaratmak:
Toplumda erdemsizlik fenomeninin ne kadar yaygın olduğunu ve bu fenomenin sonuçlarını anlatan bir farkındalık yaratmak önemlidir. Bu amaçla, eğitim programları düzenlenebilir, sivil toplum kuruluşları tarafından kampanyalar yürütülebilir ve medya tarafından konuya yer verilebilir. Eğitim müfredatlarında, etik değerler ve erdemli davranışa dair bilinçlendirme programları yer alabilir. Farklı yaş gruplarına hitap eden ve çeşitli mecralarda yayınlanan farkındalık kampanyaları düzenlenebilir. Medya, erdemsizlik fenomenine dair haberler ve analizler yaparak topluma bu konuda bilgi verebilir.
2. Hesap Verebilirlik:
İktidar sahiplerinin ve otorite figürlerinin eylemlerinden dolayı hesap verebilir olması önemlidir. Bu amaçla, bağımsız ve tarafsız bir yargı sistemi kurulmalı ve şeffaflık mekanizmaları geliştirilmelidir. Bağımsız yargı sistemi, erdemsizlik fenomenine dair davaları adil ve tarafsız bir şekilde ele alabilmelidir. Şeffaflık mekanizmaları, kamusal eylemlerin ve işlemlerin halka açık bir şekilde denetlenmesine imkan vermelidir.
3. Sivil Toplum Katılımı:
Sivil toplum kuruluşları ve aktivistler, erdemsizlik fenomenine karşı mücadelede önemli bir rol oynayabilirler. Bu kuruluşlar, haksızlıkları ve yolsuzlukları ortaya çıkarabilir, halkı bilinçlendirebilir ve reformlar için talepte bulunabilirler. Sivil toplum kuruluşları, erdemsizlik fenomenine dair araştırmalar yapabilir, raporlar hazırlayabilir ve bu raporları kamuoyuyla paylaşabilir. Halkı erdemsizlik fenomenine karşı bilinçlendirmek için çeşitli etkinlikler düzenleyebilirler. Erdemsizlik fenomenine karşı mücadelede reformlar için talepte bulunabilirler.
4. Kişisel Sorumluluk:
Her birey, erdemli bir şekilde davranmak ve haksızlıklar karşısında sessiz kalmamak gibi bir sorumluluk taşır. Doğruları söylemekten çekinmemeli, etik ilkelerine bağlı kalmalı ve haksızlıklara karşı mücadele etmelidir. Bireyler, erdemli davranışın önemini kavrayarak günlük hayatlarında bu ilkelere göre hareket etmelidirler. Haksızlıklar karşısında sessiz kalmayarak, yetkililere bilgi vermeli ve gerekli adımların atılmasını talep etmelidirler.
Sonuç:
Erdemsizlik fenomeni, ideal bir toplum inşa etme yolunda önemli bir engeldir. Bu fenomene karşı mücadele etmek, ahlaki değerlerin korunması ve etik bir toplum inşa edilmesi için gereklidir. Tüm dünyada kabul gören ve itiraza uğramayan, akla ve bilime uygun evrensel değerlerin öncelenmesi ile farkındalık yaratmak, hesap verebilirlik mekanizmaları geliştirmek, sivil toplum katılımını teşvik etmek ve kişisel sorumluluk bilincini artırmak gibi adımlar atılarak bu fenomenle etkin bir şekilde mücadele edilebilir. Bu sayede, erdemli bir toplum inşa etmek ve gelecek nesillere daha adil ve etik bir dünya bırakmak mümkün olacaktır.
Unutulmamalıdır ki: Bu mücadele kolay olmayacaktır ve uzun vadeli bir çaba gerektirecektir. Fakat, her adımda atılan adımlar, daha adil, daha özgür ve daha müreffeh bir gelecek inşa etmeye katkıda bulunacaktır.