CB Erdoğan’ın başbakanlığı döneminde metin yazarlığı yapan Aydın Ünal yazmış:
“AK Parti’nin önündeki en büyük sorun, Pelikan adı verilen paralel örgüttür. Gerçekleri örtmek propaganda değildir. Sorunları perdelemek yeni ve daha büyük sorunlar doğurur. AK Parti kendisini hızla aşağı çeken bu yapıdan acilen kurtulmalıdır.”
Evet, gecikmeli de olsa bu bir itiraftır. Mevcut bir olgunun kabulüdür. Aydın Ünal ve benzerlerini dinleyince, yazdıklarını okuyunca insan ister istemez o meşhur ifadeye hak veriyor: “Şeyh uçmaz, mürit uçurur.” Yazılarımı takip eden milli görüş kökenli arkadaşlarım kusuruma bakmasınlar lütfen, herhalde milli görüş siyasi hareketinin en bariz alamet-i farikası, müntesiplerinin çoğunun iyi hatip, laf ustası ve iyi birer demagog olmalarıdır. Bu özellik ve bu karakter kuşaktan kuşağa geçti. Aslında eskilerin hikmetli ifadesiyle, “çok mal haramsız, çok laf yalansız” olmuyor. Bunlar tecrübenin önümüze koyduğu hakikatler. Gençlik yıllarında Şevki Yılmaz, H. Hüseyin Ceylan, Yasin Hatipoğlu, Bülent Arınç, R. Tayyip Erdoğan’ın ve diğer benzerlerinin kürsü ve meydan konuşmalarını hatırlayanlar ne demek istediğimi iyi bilirler.
Adı geçen metin yazarının da aynı karakter ve özellikte olduğunu az çok biliyoruz. Dolayısıyla gerek R. Tayyip Erdoğan ve gerekse Başbakanlığı döneminde Ahmet Davutoğlu’nun hamaset yüklü konuşmalarını dinleyince aynı damarın güçlü bir şekilde sürdürüldüğünü görüyorsunuz. Hâlbuki hamaset ve onun tetiklediği heyecan uyandırıcı laf kalabalığı hakikati anlaşılmaz kılar, aklın yerine duyguları öne çıkarır. Ve son derece sakıncalıdır. Aklı devre dışı bırakacak her bir yazı, her bir söylem muhatabı olan kişilere yapılabilecek en büyük kötülüklerdendir. Bugün İslam dünyasının içine düştüğü hal bu değil midir?
Şimdi gelelim sadede. CB Erdoğan’ın eski metin yazarının köşe yazısından bir alıntıyı yazımın başında vermiştim. Yazıyı ve özellikle söz konusu paragrafı okuyunca hayıflanıyor insan ve yüzlerine haykırmak istiyor;
Behey aklı devre dışı bırakan sizler! Bu ülkeye ve topluma az zarar vermediniz. CB Erdoğan’a en büyük kötülüğü de siz yaptınız. Meydanlarda halkı coşturmak için tumturaklı cümleler kurdunuz. Hizmet ettiğiniz kişileri gerçeklikten kopardınız. Bir süre sonra tahribatı gördünüz ama artık durum Hintli bilge Mahatma Gandi’nin veciz ifadesiyle;
“Söylediklerinize dikkat edin; düşüncelere dönüşür…
Düşüncelerinize dikkat edin; duygularınıza dönüşür…
Duygularınıza dikkat edin; davranışlarınıza dönüşür…
Davranışlarınıza dikkat edin; alışkanlıklarınıza dönüşür…
Alışkanlıklarınıza dikkat edin; değerlerinize dönüşür…
Değerlerinize dikkat edin; karakterinize dönüşür…
Karakterinize dikkat edin; kaderinize dönüşür.”
Neyse şimdi gelelim meselenin bam teline. Aydın Ünal diyor ki: “AK Parti’nin önündeki en büyük sorun, Pelikan adı verilen paralel örgüttür…” Evet, önceleri Fetö ve şimdi de ‘pelikan’… Bana öyle geliyor ki, sadece ‘pelikan’ değil şu an devletin kurumlarına sızmış onlarca paralel yapıdan bahis edilebilinir. Çünkü bu kokuşmuş siyasi yapı, kültür ve bürokrasi ahlakı ile mevcut mevzuat devlet mekanizması içerisinde paralel yapıların oluşmasına fırsat aralıyor. Hiçbir cemaat, topluluk, kurum ve kuruluş “biz yapmayız” gibi iddialı konuşmasın. Kime kapı aralandıysa bunu fütursuzca yaptılar. Bu durum sadece bugünün meselesi de değil, belki de kadim problemimiz.
Daha önce de yazdım. İslam tarihinde Hz. Osman’ın hilafetiyle başlayan ve bugünümüze denk devam eden bir sosyal ve siyasal problemden bahis ediyoruz. Bu yüzden yıllardır bu sayfadan muhataplarımızı uyarıyoruz; İslam siyaset kültürünün temel argümanları: “adalet, liyakat, hürriyet, istişare…” Bunlar siyaset uygulamasının olmazsa olmazlarıdır. Siyasetin farzlarıdır. Eğer bunlar ihmal ediliyorsa kimse çıkıp “Müslüman hassasiyetiyle bu ülkeyi yönetiyorum” gibi bir iddiada bulunmasın. Çıksın şimdi bir babayiğit desin: “Bu ülkede kaç senedir hukuk uygulamasında tam adalet, istihdamda ehliyet ve liyakat ve dahi yönetimde istişare mekanizmaları uygulanıyor!..” Çıkar mı bir babayiğit? Mümkün değil… Tam aksi bir siyaset uygulaması var. Kaç yıldır başımızı musibetlerden kaldıramıyoruz. Bazıları kurulmuş bir bant kaydı gibi başımıza gelen her şeyi “Fetö’nün bir marifetidir” diye diye bizi gerçeklikten koparıyor.
Yazılarımı okuyanlar bilirler, mümkün olduğu kadar bu mevzua girmek istemiyorum. Çünkü bu meseleleri konuşan ve yazanların büyük çoğunluğu sadece sonuca, çıktıya bakarak meseleleri anlamlandırmaya çalışıyorlar. Bu yaklaşım tarzı bizi meselenin kaynağından uzaklaştırıyor. Halbuki siz uzaklaştıkça meseleler sizi kovalamaya devam ediyor. Bir kartopu gibi yuvarlanarak çığa sebep olabiliyor.
Bakınız dün “Fetö! Fetö!” diyenler bugün başka paralel yapıların varlığından bahis etmeye başladılar. Bana öyle geliyor ki, bu dönemin paralel yapısı sadece “pelikan” denilen bir nevzuhur örgüt değil, bunun yanında farklı kesimlerin devlet içinde rol kapma mücadelesi kıran kırana devam ediyor. Hadi diyelim ki, saftınız, gafletteydiniz, sizi biri aldattı. Eğer bu düşüncenizde samimiyseniz 15 Temmuz’dan sonra bunu fırsat bilerek devletin yapısına, adaleti, ehliyet ve liyakati, istişareyi hâkim kılardınız, bunun alt yapılarını kurardınız. Devleti, bu anlamda bir restorasyona tabi kılardınız. Ama siz tam aksini yaptınız. Paralel yapı oluşturdukları gerekçesi ile birilerini tasfiye ettiniz ve ne yazık ki yerine hiçbir kural, kaide tanımadan yeni ve ucube bir hukuk anlayışı ve istihdam politikası inşa ettiniz. Samimiyetinizin mihengi, olanlardan ders çıkarıp daha adil, daha dürüst, daha şeffaf bir yönetim oluşturmaktı.
Bir daha söylüyorum: Bilmelisiniz ki, bu siyasetiniz cari olduğu sürece daha çok paralel yapılarla karşılaşacaksınız ve bu ülke daha çok kan kaybetmeye devam edecek. (Allah muhafaza)