Bugünkü Müslümanların işine, söylemine akıl sır erdirilemiyor.
Bir iki gündür İran’lı komutanın ABD saldırısı sonucu ölmesi, Türkiye Müslümanlarının entelektüel kesimini ikiye bölmüş durumda. Bir taraf sabahtan akşama kadar ABD’ye sövüp, sayıyor; diğer kesim ise ‘Eyvallah ABD şeytan, zalim ama öldürülen ise pirüpak değil.’ Her iki tarafın argümanlarına bakıyorum; Akıl ve vahyin mihverinden bakmaktan çok duygu ve hislerinin kendilerini yönlendirdiğini görüyorum. Ânı değerlendiriyorlar. Halbuki ânı geçmişle birlikte külli olarak değerlendirmek lazım; sebep sonuç ilişkisini sağlam ve adil bağlamak adına!.. Buraya kadar gelmiş olmanın sebeplerini tek tek önümüze koyup analiz etmemiz lazım ki, ‘efradını cami, ağyarını mani’ bir hüküm cümlesi kurmuş olalım.
Hacca giden Müslümanlar gibi; bakarsınız şeytan taşlamaya gitmiş; toplamış taşları var gücüyle bir yere savuruyor; hızını alamıyor, ne bulursa onu atıyor; yetmiyor en sonunda ayakkabısını/terliğini çıkarıp fırlatıyor. Hâlbuki şeytan içinde; nefsinde, iradesinde, arzularında, şehvetlerinde, hırslarında! Yiğitlik o dur ki, öncelikle içindeki şeytanları defetmek!.. İstikametini sağa sola çeken şeytanın ellerinden yularını kurtarmak. ‘Yeryüzünde yaşamanın anlamını idrak edip, bunu fesada uğratan enfüsteki şeytanlarla savaşmak. Eğer burada başarılı olursanız şeytanın emrindeki güçler size zarar veremeyecektir.
Evet, bu girizgah çerçevesinde olaya bakalım; Komşu Suriye’de kardeşler arasında bir ihtilaf doğdu. Burada komşulara (Türkiye, İran, Ürdün, Irak) düşen neydi? İlk önce bu aile içerisine fitillenmiş bulunan bu fitnenin söndürülmesi ve arkasından da bu ihtilafın sebeplerini beraber müzakere edip ihtilafı hak ve adalet mihverinde çözmeye yönelik ara bulucu olmaktı. Kur’an’ın ayetinde buyrulduğu gibi aralarında adaletle bir çözüm önerisinde bulunduktan sonra muhatapları çözüme davet etmekti. Eğer buna rağmen çözüme yanaşmayan taraf varsa hakem ülkeler olarak o tarafa karşı çözüme yanaşıncaya kadar toptan savaşmaktı. İslam’ın yegane amacı da bu değil mi? Yeryüzünde adaletin hüküm ferma etmesi değil mi?
Peki, bu komşu ülkeler bunu yaptılar mı? Yoksa hepsi bir şekliyle durumdan vazife (çıkar/menfaat) çıkarmaya mı çalıştılar? Ne yazık ki ikincisine başvurdular. Siz kendi aranızdaki ihtilafı baş başa verip çözmeyince diğer şeytanlara (şeytanın büyüklerine de) gün doğmuş olur. Kurt dumanlı havayı sever. Evet, ABD’si ve Rusya’sı da gelip bölgeye yerleştiler. Sizler, ‘sizin burada ne işiniz var? Burası bizim coğrafyamız; aile içi ihtilafımızı kendi aramızda çözeriz.’ dediniz mi? Yoksa her biriniz diğer birilerinin yanında konumlanarak birbirinizle savaştınız mı? Amacınız neydi? Biriniz Sünnilerin; diğer biriniz Şiilerin bölgeye hükmetmesini arzuladı. Adil bir çözüme yanaşmadınız. O zaman da işler büyük şeytanlara kaldı ve ne yazık ki sizler de o şeytanların yol arkadaşı oldunuz. Milyonlarca Müslümanın kanının akmasına ortak oldunuz.
Şimdi de çıkıp büyük şeytandan mı şikayet ediyorsunuz? Buna hakkınız var mı? İçinize sızmış şeytanları besliyorsunuz, meydana sürüyorsunuz; o da ağababalarını ortak olmaya davet ediyor; bu sefer de şikayetçi oluyorsunuz? Yok öyle şey! Hem suçlu ve hem de güçlü olunamaz.
Hiç kimse kusura bakmasın, o komutan da dahil olmak üzere komşu ülkelerin hepsi savaşın asıl aktörlerinin yanında saf tuttular. Bir Müslüman olarak Allah’ın muradının adalet olduğunu düşünmek istemediler. Kendi mezhepsel anlayışlarının hakim olmasını; bölge üzerinde hükümranlık kurmayı öncelediler. Ve böylece Allah’ın gazabına / ikabına maruz kaldılar. Öyle görünüyor ki, -Allah muhafaza- bu fitne ateşi burada da durmayacak. Belki de bütün bölgeyi kaplayacak bir yangına dönüşecek.
Şimdi söyleyin lütfen; ABD, Rusya veya Bati dünyasını şeytanlaştırıp kendimizi mazur ve masum göstermek bizi rahatlatıyor mu? Meselemizi çözüyor mu? Kendi içimizdeki şeytanları ‘adalet’ sopasıyla defetmedikçe dışarıdaki şeytanlara bulduğunuz her şeyi atın; ayakkabılarınıza varıncaya kadar… Ancak kendi nefsinizi tatmin etmiş olursunuz.
Çözüm adalet ile muameledir. Komşunuzun malına, canına, namusuna göz dikmek değildir. Fitneye ortak olmak değildir. Fitnenin ateşini söndürmektir. Burada hiç kimse masum değil; ne o komutan, ne İran, Ne Türkiye, ne ABD, ne Rusya ve ne de onların yanında saf bağlayan diğer İslam ülkeleri!..
Allah, adaletini icra ediyor; “…akıllarını çalıştırmayanlara ise şeytanı musallat eder, o pislikte bırakır.” (Yunus:100)