Kıyaslamalı Hak İhlalleri
Şimdi de 1990’ların 28 Şubat’ı ile 2000’li yılların 28 Şubatı’nın sebep olduğu hak ihlallerini arz edeyim;
1990-2011 yılları arasında “irtica” suçlamasıyla YAŞ kararlarıyla TSK’dan atılan personel sayısı:1635
1997-2001 yılları arasında istifa eden öğretmen sayısı (yaklaşık):11000
1997-2001 tarihleri arasında görevine son verilen öğretmen sayısı: 3527
1997-2001 tarihleri arasında kılık-kıyafet / fişlemeler nedeniyle disiplin cezası alan öğretmen sayısı (memurluktan çıkarma hariç): 11890
Kaymakamlıktan el çektirilen kaymakam sayısı: 71
Hakkında inceleme başlatılan emniyet mensubu sayısı: 331
Kılık-kıyafet yasağı nedeniyle kamu görevinden çıkarılan yükseköğretim kurumları personeli sayısı: 139
İrticai faaliyette bulunduğu gerekçesiyle kapatılan vakıf sayısı: 21
????’?? ?ı????ı? ?? ?̧????’ı????? ??? ????????? (???ı???ı ??? ??̈? ???̆??̧???̆? ??̧?? ??????̆?? ??????? ??????̧ı? ?????????ı?)
15 Temmuz’dan sonra 32 KHK çıkarıldı.
Darbe girişiminden sonra hakkında işlem yapılan insan sayısı: 600.000 kişi
Tutuklanan insan sayısı: 26.000
KHK’lar ile görevlerinden ihraç edilen kamu personeli sayısı: 130.000
Öğrenciliği sonlandırılan kişi sayısı: 270
Kapatılan kurum ve kuruluş sayısı: 2800
Kapatılan medya kuruluşu: 179 (53 gazete, 37 radyo istasyonu, 34 televizyon, 29 yayınevi, 20 dergi ve 6 haber ajansı)
Kapatılan üniversite sayısı: 17
Üniversitelerden atılan akademik personel sayısı: 6081
Üniversitelerin idari kadrolarından ihraç edilen personel sayısı:1427
Rütbeleri sökülen TSK mensubu: 3215
İhraç edilen TSK personeli: 25.000 (150’si general ve 10 bin 528’ı ise çeşitli rütbelerdeki subaylar.)
15 Temmuz’dan sonra gözaltına alınan kişi sayısı: 319.587 (Bunlardan 99.962 kişi tutuklandı.)
Yaklaşık 800 bebekli kadın tutuklandı. Bu çocuklar ceza evinde şartlarında büyüyorlar.
15 Temmuz’dan sonra ihraç edilen hakim ve savcı sayısı: 3 bin 968 (Gayri hukuki şartlar nedeniyle kendi istekleriyle görevlerinden ayrılanların net sayıları bilinmiyor. Ama binlerle ifade edilebileceği bir gerçek.)
İptal edilen pasaport sayısı; 234 bin 419 (Pasaportu iptal edilenlerin yakınları ve çeşitli nedenlerle yurt dışı yasağı konulanlar dikkate alındığında seyahat özgürlükleri kısıtlanan kişi 500 binden fazla)
Kayyım atanan belediye sayısı:50
Kayyum atanan şirket sayısı: 800
Mal varlığı dondurulan kişi sayısı: 800
Rakamlarla daha fazla uzatmamak adına burada noktalıyorum. Bir de ne yazık ki, 15 Temmuz sonrası anti demokratik şartlar nedeniyle istatistiklere tam olarak ulaşıp, sağlıklı sonuçlar çıkarmak da gerçekten zor.
Ancak verdiğim rakamlar bile 15 Temmuz sonrasının vahametini çok açık bir şekilde sergiliyor. Bu verilerle birlikte değerlendirildiğinde 2000’li yılların 28 Şubat’ı, yaşanan hak ihlalleriyle, neredeyse Cumhuriyet tarihinin en büyük insani trajedisinin yaşandığı bir dönem olarak anılacaktır.
Dolayısıyla bu hal üzere 2000’li yılların 28 Şubat’ını 1990’ların 28 Şubat’ı ile kıyas etme imkanı yok. Çok ağır bir insani trajedi ile karşı karşıyayız.
?????̧
Evet, 1990’ların aktörlerinin “28 Şubat bin yıl sürecek” motto cümlesi meğer doğruymuş. Toplumun büyük çoğunluğu Ak Parti iktidarının ilk yıllarına bakarak bu sürecin bittiğine kanaat getirmişlerdi. Ancak 2010’lu yıllara geldiğimizde büyük bir yanılgı yaşadığımızın farkına vardık. Meğer 28 Şubat bitmemişti. 5-6 yıllık bir kesintiden sonra kalınan yerden daha acımasız bir şekilde devam etti.
?? ?̧?? ????????ı?̧ ??? ??̈???̧ ??????
Gelişmelerden rahatsızlık duyan derin güçlerin yenilenmiş/güncellenmiş bir projesi olduğu kanaatindeyim. 1990’ların 28 Şubat’ından ders çıkarılmıştı. Dışarıdan bir kuvvet uygulanarak hasımların alt edilemeyeceğini anlamışlardı. O halde iktidar ortaklarını karşı karşıya getirecek yeni projeksiyonların geliştirmesi gerekiyordu.
Adalet üzere değil; çıkar üzere kurulu ittifakın ancak içeriden yıkılacağını ve karşı karşıya getirilecek ortakları birbirlerini bitirmelerini sağlayacak politik şartlar oluşturuldu. Gülen Topluluğu Ak Parti eliyle tasfiye edildi. Türkiye muhafazakar kesimi ağır bir darbe yedi. Kaybeden sadece Gülen topluluğu olmadı. Mevcut diğer cemaat ve topluluklar da iktidara biat ettirilerek itibarsızlaştırıldılar; kimliksizleştirildiler. Toplum mühendisleri bunu ancak bu siyasal aktörler eliyle başarabilirlerdi. 2000’li yılların 28 Şubat’ında Türkiye muhafazakar kesimi önemli ölçüde güçlerini konsolide ederek vesayet rejimine karşı koymaya çalıştılar ve durumu kamuoyuna, TSK içerisindeki küçük bir azgın azınlığın “din karşıtı” hareketi olarak takdim ettiler. Bunu böyle algılayan dindar muhafazakar kesim buna toplu bir tepki gösterdiler. Zaten Ak Parti iktidarı da, kendilerinden önceki iktidarların yolsuzluklarıyla birlikte bu toplumsal anlayışın, kabulün bir sonucu idi.
2010 yılına kadar pusuda bekleyen 1990’ların 28 Şubatçıları kurdukları plan ve hedeflerini 2014’te cezaevinden çıkan Perinçek’in ağzından açığa veriyorlardı;
“…Türk Ordusu ve İşçi Partisi olarak Ergenekon’dan gazi olarak çıkıyoruz. Ama bizi hedef alanları görüyorsunuz. Çürüdüler, dağılıyorlar. Onların, Türkiye’yi bölenlerin hükümetini yıkacağız. Buradan ilan ediyorum, Türkiye’yi bölenlerin iktidarını yıkacağız. Türkiye’yi birleştirenlerin iktidarını kuracağız. Tayyip Erdoğan’ların, Abdullah Gül’lerin, Fethullah Gülen’lerin iktidarını, hepsini birden yıkacağız. Kınından çıkmış bir kılıç gibiyiz. Hazırız. Görevlere hazırız. Göreceksiniz, Türkiye’miz aydınlıklara, feraha ilerleyecektir. Koşullar çok güzel…”
Şimdi anladık mı, iktidarın yanında olduğu görüntüsü veren Perinçek’in asıl misyonun ne olduğunu? Demek ki boş konuşmamış; bir bildiği varmış. Saydığı hedefleri tek tek gerçekleştiriyorlar. Muhtemeldir ki, Ak Parti’nin cenazesini bunlar kaldıracak ve gömecekler.
Aslında bu mevzuda söylenecek daha çok şeyler var. Üzerinde tezler yazılacak çok önemli başlıklar var. Onları da demokratik bir rejimin oluşmasının sonrasına bırakıyoruz. Çünkü bugün kuvvetle tahmin ettiğimiz, ancak somut delillerle ispatlayamayacağımız çok sayıda muallakta duran hususlar var.
Bir de sürecin manevi/deruni/batıni boyutları var. Onların da çokça polemiğe yol açabileceğini düşünerek buruda zikretmiyorum. Onları sonraya bırakıyorum.
Evet, sonuçta tüm Türkiye kaybetti. Ancak en çok kaybedenler ise Türkiye muhafazakarları/dindarlarıdır. Uzun yıllar bellerini doğrultamayacakları ağır bir darbe yediler. Yani, “bin yıl sürecek” denilen süreç bütün gücüyle ve her gün biraz daha el kaldırarak devam ediyor. Nerede biteceği konusunda kimsenin bir tahmini de yok. Bekleyip, göreceğiz…
???ı ??????? ?????? ?????…