Bir tohum düşünün mevsiminde toprağa ekilir, zamanla güneşi görür, suyu görür, yeşerir, açar büyür şekillenir. Kışı görür mahsunlaşır, hele sert rüzgar mı, esince yön değiştirir, yaşamak ister çünkü emek verene fayda sağlasın.
İşte gençlik!
Etrafıma bakıyorum, aç susuz. O, onun belki kaderidir. Bakıyorum bir başkasına her şeyi tatmış ama doyumsuz
Etrafı onu şanslı görür belki ama içindeki sırrı kendinde aramak lazım.
Zengin bir aile çocuğu yanıma yaklaştı bir pastanede dertleşirken; Bak ne güzel imkanın var, sen de dilenci olabilirdin, sende tinerci olabilirdin dediğimde yüzüme masum bakışlarıyla ahhh çekerek, “Bende keşke bir simitçi çocuğu olsaydım, mutluluğu bende yaşasaydım dedi.
Merak ettim! Niye Ata diye sordum?
Biz ailece hiç kahvaltı, toplu olarak evde yemek yemiyoruz ki demesin mi?Gözler dolu saatimiz belirsiz,herkes kendi hayatını yaşıyor mutsuzum, artık hiç bir şeyden zevk almıyorum, parada gözüm yok, daha neler neler!
Bazen bir şey söyleyeceğim zaman git oğlum markalı elbiseler al, gez toz, daha ne istiyorsun cevabı ile karşılaşıyorum.
Para, şöhret araba problem yok ama ben sevgi istiyorum, onu özlüyorum. Sevgi, onu hiç bir şeye değişmem. Her şeyden habersizim. Kimlikten, inançtan, dostluktan, hele hele şefkatten, vatandan, bayraktan, ülkeden, dilden haberim yok ki!
Onun için mutsuzum. Artık belli şeyler beni mutlu etmiyor.
Bende özlüyorum!
Çıkara dayanmayan bir dostluk, sevgiye dayanan bir yaşantı istiyorum. Hayal kuruyorum ama olmuyor ki.
Rüzgar nereden eserse oraya yöneliyorum. Yönümü bulmaya çalışıyorum. Hergün yeni bir plan ama nafile.
Üzerimi hayatın tüm çirkinlikleri kaplamış çıkamıyorum bu hayattan. Onun için simitci çocuğu olsaydım diyorum.
Kimilerine bir damla,DENİZ oluyor, ama bana deniz DAMLA bile olmuyor.
Bir kitap okumuştum kendi kendime sordum, kendimi sorguladım, farkımı hissettim. Hayatın bir kibrit alevi gibi yanıp söndüğünü düşündüm. Başkalarında ki ölüm anları hayatın kısalığını gösterdi. Acaba zamanı bir yönde geçirsem diye çok düşündüm. Elbette bende güzel şeyler düşünüyüm, yaşayım, kötüden ders alsam, geçmişin hatalarının şu ana faydası yok ama geleceğe var diyerek;
Bir genç olarak, hayata yeniden başlayarak ,kurtuluyum karamsarlıktan, olumsuzluklardan çıkarak yeniden ayağa kalkarak ;
Mevlana’nın dediği gibi,
Sanmasınlar yıkıldık, sanmasınlar çöktük
Bir başka bahar için sadece yaprak döktük. Sözlerinin bana verdiği ilhamla ve düşünceyle, heyecanla!!
Bir genç olarak;
Bir kolumu Avrupa’ya, bir kolumu Balkanlar’a, bir kolumu Asya’ya, yönümü de Kıbleye çevirerek küller altında bekleyen bedenim rüzgarların etkisiyle KOR halini alsın. Bir odun yığınını düşünün, üzerinde çamurlar, lağım suları batının pisliği akmış yanmıyor, ama arasında yavaş yavaş parlayan bir ateş, bir kor düşünün,her şeye rağmen parlıyor.
İşte o “KOR”ben oluyum.
Akıl, hafıza, tarih, bilim, teknoloji, vicdan, sevgi, saygı, demokrasi, sorumluluk, sorun çözmek ödevim olsun.
Ahi Evren’in yıllar önce !
Hak ile, sabır ile bize gelen bizdendir
İlimle, çalışmakla bizi geçen bizdendir. Diyerek bizlere yol gösteren bir anlayışla referanslarımızı gözden geçirelim ki; Erol Güngör’ün (Eskiye devamlı bir şeyler katarak yenilenelim. Farklı düşünce ve seslere kulak verelim.
Mümtaz Turhan Hocamız gibi batıdaki gelişmeleri takip edelim. Peyami Safa ,Mehmet Emin Yurdakul, Dündar Taşer,
Mustafa Necati Sepetcioğlu, Yavuz Bülent Bakiler, Ahmet Arvasiler, Nihal Atsız’lar, Osman Yüksel Serdengeçtiler, Galip Erdem’ler, Ayvaz Gökdemir’ler, Namık Kemal’ler, Akif’ler, Atatürk gibi gerek ülkemizde, gerekse dünyada bilim ve sanat ve teknoloji alanında hizmet etmiş daha pek çok örnek insanların düşüncelerini raflardan indirelim. Her şeyden önce, Allah Rasulü’nün yaşantısını kendimize rehber edinelim ki hesap gençliğinden DAVA gençliğine dönelim.
Çünkü güneş bahçe üzerine doğarsa çiçekler açar, güller canlanır. Çöplük üzerine doğarsa gübre olur. Papatyalar, güller, fesleğenler, laleler, kekikler, yaseminler dururken; Tüm çalgı aletlerini dinleyim, pop, halk müziği, davul, keman, saz, ney piyano, daha nicesini dinleyim ama beni bunlar yönetmesin, ben onları yönetmesini bileyim.
Dilimi seveyim ülkemi seviyim, bayrağımı vatanımı seveyim, hürriyeti seveyim, sömürüye karşı çıkayım. Haklının yanında, haksızın karşısında oluyum, anne baba adayı olayım. Yılgın, aciz, yüreksiz, ürkek, nemelazımcı, tembel olmayayım. Dilimin söylediğini, kalbimde onaylasın. Helal rızkım olsun, dizlerimin üzerinde yaşamaktansa,ayaklarımın üzerinde ölmek tercihim olsun. Ayakkabılarımın altı delik olsun, ama üstü her zaman boyalı olsun. Dik durayım, hep gülümseyim ki, neden gülümsediğimi merak etsinler. Gençliğim bu olsun. Aslımıza dönmek düsturum olsun.
Her kim ki Aslın’dan ayrı düşse arar. Aslı’na dönmek için uygun bir an arar diyen Mevlana’ya kulak veren bir genç. Yaradılanı ,Yaradan’dan ötürü seven, asıl olan ÖZÜME dönüyorum. Oynamayı bilen, oynatılmayan, her esintiye kapılmayan, zora dayanan, ümitsiz olmayan gençliğim ben. Bunu istiyorum, kavuşacağım.