Prof. Dr. Sezgin Çelik hocamın Şanlıurfa Suruç’ta işten çıkarılmış, ailesine bakabilmek için amelelik yapmaya gittiğinde trafik kazası geçirmiş bir gariban vatandaşımızın fotoğrafını paylaşmış olduğunu gördüm. Yüreğim parçalandı o vatandaşımızı görünce diyen Sezgin Hoca hepimize seslenerek Allah rızası için bu garibanları unutmayalım dedi.
Hiçbir zaman kimlik ve tercihler üzerinden siyaset heveslisi olmadım. Çünkü kader ve tercih irade sahiplerinin mirasıdır fikrindeyim. Beni burada düşündüren Türk Milliyetçisi bir hocamın, Kürt kimliğinde olan bir vatandaşımıza vicdanını, merhametini, ahlak ölçüsünü ve samimiyetini göstermesi oldu. Bu davranış bu milletin evlatlarını kimlik ve ideolojik saplantılarla kavgalara ve ayrışma planı yapan oyuncularına samimi başkaldırı hareketidir. Bu milleti sayısız alt-üst kimlik diye ayrıştıranlara, birlikteliği, merhameti ve vicdanı anlatan insanlık hareketinin bir cevabı olsa gerek. Bunları düşünürken telefonuma gelen “Biz Bize Yeteriz Türkiye’m” mesajı bu yazıyı yazmama vesile oldu. O vatandaşımızın düşüncesine istinaden, o’nun duygularını ifade edeceğim.
Ailemi geçindirmek için çalışmak zorundaydım. Çünkü biz açız, siz ise toksunuz. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Atatürk ülkemize bağımsızlık meşalesini kazandırdıktan sonra, imkânı varken ve etrafındakilerin kendisine halife ol, tüm yetkileri al derken, kendisi de onlara dönerek “Ben ne olmak isterdim?” diye sormuştur. Aldığı cevapların hiç birisinde aradığı cevap olmamış ve onlara “öğretmen olmak isterdim” demiştir. Ben okumayı, öğretmen olmayı çok istedim. Ama imkansızlıktan okuyamadım. Siz ise onun hedeflerini bile yok etme gayretindesiniz. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Okula gittiğimiz zaman anamın diktiği bez çantayı ya bulur ya bulamazdık. Siz bunları belki görmediniz-görmüyorsunuz, itibardan tasarruf olmaz diyorsunuz. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Doğum itibarı ile hareketli bir dünyada olduğumu bile anlayamadım, mahallemden başka yerleri görecek imkân bulamadım. Devlet binalarından da uzak durdum. Elbette bizi halılarla karşılayacak kimse de yoktu. Çünkü babam geçinecek ekmek parası bile bulamıyordu. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Büyüklerimiz Peygamberimizi anlattığında can kulağı ile dinlerdim. O’nun devrinde yaşayan fakirler kendisine; “Size güveniyoruz ama biz çok fakiriz, sizin de bağınız, bahçeniz yok ki. Bize ne vereceksiniz?” diye söylediklerinde Allah’ın Resulü “Size hakikati söyleyeceğim, siz niçin bu şekilde fakir bırakıldınız?” demiştir. Oysa servetlerde yüzenler, devletin hazinesini kendi cepleri sayanlar bize hor bakıyorlar. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Che Guevara “İnsanların karnını doyuruyorum bana kahramansın diyorlar. Niçin aç bırakılmışsınız diyorum bana komünistsin diyorlar. Ben nerede durmak gerektiğini arıyorum” demiş. Ve ben de diyorum ki benim nefesim kokuyor, sizin ağzınızdan bal akıyor, onun için biz bize yeteriz ancak.
Roma imparatoru Marcus Aurelius’un çok güçlü zamanında yanındaki danışmanı kendisini devamlı izler, topluluklar imparatoru alkışladığında hemen kulağına eğilir ve “sen insansın, unutma” diye onu hep uyarırmış. Şimdikinler ise başka alanlarda maharetliler ki vakıf arazisini kendilerine göre kendi tasarruflarında Allah korkusu olmadan kullanabiliyorlar. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Ara sıra cumalara gidiyordum. Virüsten dolayı onu da bıraktım. Kendimce Allah’ımı sevdiğimden ona teşekkür görevimi beş vakit uygun bulduğum yerlerde yapıyorum. VIP cumasına yaklaşmam da çok zor. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Yaşadığım çevremdeki dostlarımda da pek değişiklik yok. Onlar mücahit iken, devlet kesesinden müteahhit olup dış ülkelerden arazi, mülk, servet alamadılar. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Sizler Çin, Amerika, Rusya, İsrail, Avrupa’dan bahsederken bazen içte düşman, dışta gizli dost olurken bende Türkiye’mden, mahallemden, açlardan bahsediyorum. Onun için biz bize yeteriz ancak.
21.yüzyılda bizler halen bedevi hayatı yaşıyoruz. Sizlerse saraylarda teknolojinin her şeyini kullanırken bize aç mısınız diye sormuyorsunuz? Medeniyetin “M” sini hayal ediyoruz ama bulamıyoruz. Onu için biz bize yeteriz ancak.
Biz bu ülkede, bize ahlak ve fikirleriyle miras bırakarak bedel ödeyenlerin mirasını koruyoruz, siz ise Emevi dönemi saltanatını kendi çevrenizde yaşıyorsunuz. Bugünün sosyete, çıkarcı, rantçı artistleriyle hasbihal ediyorsunuz. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Biz bunaldık mı izi silinmeyen usta sanatçıları, Neşet Ertaş’ı, Ozan Arif’i, Mahsuni’yi, Şeyh Bedrettin’i, Aşık Veysel’i, Nesimi’yi, dinliyoruz. Siz saray düşkünlerini ağırlıyorsunuz. Biz onlarla aşık atamayız, onun için biz bize yeteriz ancak.
Devletimize güvendiğimiz için devletimiz bize tuzak kurmaz anlayışıyla meşru olarak açılan her müesseseye iyi gözle baktık, sahip çıktık dostluklar edindik. Bir sabah baktık ki o müessesler terörist ilan edilmiş. Suçluyla suçsuzu bilemedik. Çünkü beraber yürüyordunuz aynı yollarda. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Biz haram obezlerine benzemiyoruz. Belki şanımız, şöhretimiz yok ama vicdanımız, merhametimiz, ahlakımız var. Taptığımız sadece sevdiğimiz Allah’ımızdır. Bunun için biz bize yeteriz ancak.
Doğduğumdan beri bir arayış içindeyim. Benim arayışım sadece günlük yiyeceğim ekmek, küçük bir ev, ısısını aradığım bir soba. Buna rağmen Tanrıma şükrediyorum. Bana verdiklerin, vereceklerinden çok daha güzel diyorum. Kalabalık odalı saraylar, mal-mülk, para, servet istemiyorum. Ben benimle imtihan olacağım. Sizler ise kendi konumunuzla. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Geçici olarak girdiğim işte asgari ücretle aylık aldığımda, “Ya Rabbi otuzunda bir yaştayım evime ilk defa böyle bir toplu para geldi, sen ne kadar büyüksün Allah’ım” diye dua ediyorum. Siz ise ucu bucağı sınırsız bir servetle daha da kazanmak istiyorsunuz. Benim tercihim şu anki durumum, onun için biz bize yeteriz ancak.
Nefsimin ihtiyacını, arzusunu helal lokma ile, alın teri ile karşılamak istiyorum. Oysa doymak bilmeyen nefsinizin arzusuna üzülüyorum. Fark bu, onun için biz bize yeteriz ancak.
İnancımızı biz kalbimizle yaşıyoruz, siz ise diliniz ve sıfatınızla. Allah bilir, onun için biz bize yeteriz ancak.
Ahlakımız, terbiyemiz elimize, belimize, dilimize sahip olmaktan geçiyor. Sizin ise bunlarda pek beziniz yok. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Biz yalnızlıktan korkmayız. Çünkü Tanrı da tekdir. Binlerce kişi ile çok görünenler, güce kölelik yapanlar yarın da başkalarına kölelik yaparlar. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Bütün bunlara rağmen devletimizden bir talebimiz yok. Yalnız Adalet Devletimi, karnı tok insanımı arıyorum. Gül, fesleğen kokan, çarpık rant imarların olmadığı Medine Sözleşmesindeki ve Millî Mücadeledeki bize miras bırakanların emaneti olan vatanımı özlüyorum.
Ama halen benden bir şey istiyorsan; askere giderim, vatanımı korurum, tüm insanlığı severim, Yaradan verdiği için insani değerlere sahip çıkarım, yasalara uyarım, aç kalırım, susuz kalırım asla hürriyetimden taviz vermem. Yine de bir şey istiyorsan günde bir ekmeği zor kazanıyorum, yarsını size veririm çünkü diğer yarısını üç kişiyle bölüşüyoruz. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Belki de bir trafik kazasında hayatımı kaybeder veya bir anda hayata veda edersem ve sorarlarsa bana, inanın yine yaşadığım hayatı tercih ederim çünkü imtihanı kolaydır. Gerisiniz siz düşünün, sizin imtihanınız zor olacak. Onun için biz bize yeteriz ancak.
Biz bunları belirtirken talebimiz olmaz. İmam Maturidi’nin “Tevilatül Kuran” tefsirinin Nisa Suresi 60. Ayetinin tercümesinde diyor ki “Tağutlardan adalet beklemeyiniz.” Onun için biz bize yeteriz ancak.
“Demiri demirle döğeler biri sıcak biri soğuk
İnsanı insanla kırarlar biri aç biri tok”
Pir Sultan Abdal