Geleceğe dair umutsuzluğun kara bulutlar gibi ülkenin üzerine çöktüğü bir dönemde, bu yağmur yüklü bulutları rahmete dönüştürecek öncü rehberlere/adalet müdafilerine ihtiyaç duyulur. Onların başarısı, bu niyetle başlanılan mücadeleye uygun bir amel/eylem ortaya koymakla mümkün olur. Evet, önce tam bir iman/inanç ve hemen akabinde bu zorluğu aşmak için mevcut imkanlardan en iyi, en isabetli, en muhkem olan çözüm yollarını arayıp bulmak ve mücadeleye koşullandırmaktır. Arama mücadelesinin önündeki engelleri kaldırmak/bertaraf etmektir. Ve olumsuzlukların müsebbiplerinden daha büyük ve daha güçlü bir inanç ve samimiyetle zorluklarla mücadeleye azimli ve gayretli olmaktır…
Mücadelesinin işçisi/amelesi olmayan efendi olamaz.
Ve dahi şahıslar üzerine bina edilen eski alışkanlıklarımızı terk etmeden başarı beklemeyeceğiz. Şahıslar üzerine bina edilen her yapı başarısızlığa ve yıkılamaya mahkumdur. Hamasetle şişirilmiş kanatlarla hava boşluğunda uçanlar, bir gün yer çekimi kanununa tabi olarak yere çakılmaya mahkumdurlar. Ayağı yere değmeyenler, üzerinde yürünülen zeminin sağlamlığını bilemezler.
Hayata dair her mücadele fedakarlık, diğerkâmlık ister. Bir yerden sonra kendinden geçmeyi icap ettirir. Yeryüzündeki devrimci/inkılapçı hareketlere baktığımızda, hep bu gerçekle karşılaşırız. İlahi mesajları getiren Peygamberler dahil yeryüzünde hayata ve kainata dair inkılabı gerçekleştirenler zor olana talip olmuşlar ve mücadelelerini uzun soluklu ve kararlı bir şekilde sürdürmüşlerdir. Bugünkü modern tabirle sürdürülebilir bir süreci tedrici olarak adım adım yürümüşlerdir. Önlerindeki dikenli tarlaları büyük bir dikkat ve özenle sürüp yol almışlardır.
Herhangi bir zorluğa katlanmadan, tabir caizse bedel ödemeye hazır olmadan yüklenilecek her sorumluluk kısa mesafede yorgun düşülüp yoldan olmakla sonuçlanır. Aklın, muhakemenin kılavuzluk ettiği, sevk ve idare ettiği, yüksek ideallere dayalı bir siyasal anlayışın başarılı olmasının önünde hiç bir engel dayanamaz, yıkılmaya mahkumdur. Sefer için gerekli olan tüm imkanları tedarik ettikten sonra doğru ve isabetli bir cihet üzerine koşulan yolculuğun sonunda varılacak menzil barış/selam yurdu olacaktır.
Bu yol hesabi değil, hasbi olmayı gerektirir. Dünyaya dair hiçbir hesaba mahkum olmamayı gerektirir. İnsanlığın mutluluk ve saadeti için feda olmayı gerektirir. Yaşarken değil, öldükten sonra ölümsüzlüğü yaşamak isteyenlerin harcıdır bu dik yokuşta yürümek. Hiçbir makam, mevki, mal, mansıp idealistin kalbindeki aşkı ayartamaz, söndüremez. O sonsuzluğa kilitlenen ruh, daha yücelere taliptir, hiçbir şeye değiştirilmeyecek mevki ve makamlara taliptir. Hasbilik bunu gerektirir çünkü…
Tekrar başa dönüyorum ‘başarmak samimiyetle iman etmektir/inanmaktır. Erdemli bir mücadeleye niyettir. Uzun soluklu bir yola hazırlıktır. Bıkmadan usanmadan dik yokuşları nefes alarak tırmanmaktır. İki ihtimal vardır; ya zirvede güneşin doğuşunu seyretmek veya batışını… Her halükarda sonsuz bir dünyanın kucağına kendini teslim etmektir.