Bütün dünyada ve ülkemizde korona virüsü sebebi ile sağlık ve bilim insanlarının bilgilendirilmesi üzerine, yönetimin kurallarına uyup vatandaşlık görevimizi yerine getirerek evde kalıyoruz. Kalmaya devam ediyoruz. Tabi iletişim, haber alanları, krizden rant kaynakları, şifa bitkileri, ekranlarda inanılmaz sahte çeviriler toplumu huzursuz ediyor. Çünkü belki de çok devlette bu aksaklıklar vardır. Ancak burada bir etkisizlik ve plansızlığı görmek mümkün. Niçin mi? Millet kanunlarına, kurumlarına, ikna edenlerin vasfına inanır. Darda birliği sağlamanın amacı ve yöntemi, akla-bilime uygun ve güvenilir olması gerekir. Bu olmadığı takdirde bu alanı dolduran bilim ve akıl dışı aktörler, dini bilmeyen dinciler, sahte sağlıkçılar, aktarlar, falcılar daha neler neler.
Tabi burada en önemli husus, bilim ve siyasi birlikteliğin olması ve rakiplik bir tarafa bırakılarak, bu sıkıntıyı ortadan kaldırmak gerekirken halen muhalif belediyelere uygulanan yasaklar ve baskılar ortada. Oysaki bu tip çalışmalar geçmişte, hatta bugün başka görevlerde bulunanlar, yardım konusunu kendileri yapmışlar ve dünya âlem biliyor. Biri yapınca iyi, biri yapınca kötü diyerek devlette paralellik olmaz. Nasıl bir fukaralık düşüncesi. Türkiye tüm kurumlarıyla bu zoru aşmak için gayret etse de her alanda hazırlıksız yakalandığı için tehdidin çapını göremedi ve tedbirde zorlanıyor. Bu beceriksizliği ötekine yıkmak gerekiyorsa bu yanlış bir plandır, yazıktır. Şu an tüm devlet sisteminin etkin çalışmadığı belli oldu ki devlet müdahalesi arttırılıyor. Düşmanlıklar, hiç olmaz ise bırakılıp dar günde birlik olmalıdır. Bundan daha beter ne olabilir ki?
17.yy. Divan şairi Sabit için anlatılır. Çok çetin bir muhalifi ölmüş, kendisi cenazesine ısrar üzerine katılmış. Çevresi merak etmiş, cenaze namazına neden katıldığına? Sabit’in cevabı, “Hayatımda gönül rahatlığı içinde bir cenaze namazı kıldım” olmuş. Sorumlular, zaten sıkıntı büyük, bir insanın ölüşü hepimizi derinden üzerken, yaptıklarınızla tüm muhaliflerin cenaze namazını mı bekliyorsunuz?
Devlet vatandaşını korumakla görevlidir. Vatandaş da elbette kendisine verilen haklar neticesinde meşru bir biçimde devletinin kurallarına uymak zorundadır. Gönül ister ki kimse ayırt edilmeden, devletin zirvesi ile vatandaşın her an muhatabı olduğu belediyelerle bu sıkıntıyı beraber atlatsın. Yardım kimin aracılığıyla olursa olsun istenilen konu saydamlıktır. Yardımın kime/kimlere gideceğinin haftalık olarak duyurulması gerekir. Yardım edenlerde, yardımın kime gittiğini bilmeli. Bu iktidar boyunca önemli kurumların bile harcamaları bir sır oldu maalesef.
Vatandaşın kime nasıl yardımda bulunacağından çok nereye ve kime gittiğini sorgulama imkanının verilmesi lazım. Kızılay kan alırken, senin kanın şu üç kişiyi kurtardı veya ihtiyacını giderdi diye mesaj atarken, niçin bu ve buna benzer konularda şeffaf olunmuyor. Toplumun geçmişten beri buna benzer kurumlara güveni kalmadığı için, vatandaş belkide iktidarın bu konulardaki yanlışından dolayı yeni belediyelerin açtığı kampanya ve yardıma katılmış olabilir. Bunu engellemenin mantığı ve izahı yoktur. Yıllardır işleyen bir yöntem yasaklanamaz. Halen Türkiye genelinde benzer yardımlar belediyeler tarafından yapılırken, gerçekten yeni bir düzen mi geldi?
Her alanda ticaret, ekonomi, ulaşım, üretim, turizm sektörleri yok olma düşüncesinde iken iktidarı, muhalefeti ile ayrımsız sivil toplum kuruluşları ve bilim insanları ile bu sıkıntıdan kurtulma seferberliğini yapmak gerekiyor. Eğri zamanda doğru yerde durmak önemli. Bu gidişat hayra alamet değil. Ziya Paşa başına muhalefetinden dolayı geleni anlatırken;
Derde uğrar kim sadakat etse elbet devlete
İstikamet mahz-ı cinnettir bu mülkü millete
Bugünün toplumuna bunu yaşatmamak gereklidir. Maalesef bizim insan olana saygımız yoktur. Saygıyı kahramana ve güce gösteririz. Ben böyle düşünüyorum demekle olmaz bu işler. Ortak akıl, uzmanlar, bilginler bu sıkıntılı dönemlerde rehber olur. Yeter ki onlara destek olunabilsin.
İktidar gücü temizlik ve dürüstlüğü ile seçkinleşen kadrolardan rahatsız olabiliyor, onlara düşman kesilebiliyor. Onları sırf bu nitelikleri yüzünden yerlerinden yurtlarından edebiliyor gücün verdiği davranışlarla. Hukuki ve insani teklifleri bile sınırlayabiliyor.
Sürüleşmiş kitleye rahatsızlık veren dürüst ve temiz kişilerin temel nitelikleri, adaletle hükmetme yetisi ve ilimdir. Bu iktidarın işine gelmez. Çünkü alışık bir düzen ve sistemin, kirliliğinden temize çıkma ve hatta görüntüsü bile onları rahatsız eder. Oysa en sıkıntılı dönemlerde, tek noktaya odaklanarak geçmişin yanlış alışkanlıkları değil, çözüm ve ortak aklın alışkanlıkları ile hareket etmek, milletin ve insanlığın faydasınadır. Gelecek endişesi taşıyan insanımıza ümit ve güven vermek, işleyen bir adaletle, kardeşlikle, aklı selim işleyişle, bir rıza toplumu ve kurumları ile olur.
Şifa İstemem Balından
Bırak Beni Bu Halımdan
Razıyım Açan Gülünden
Yeter Dikenin Batmasın
Nesimi’yem Vay Başıma
Kanlar Karıştı Yaşıma
Yağın Gerekmez Aşıma
Yeter Zehirin Katması
Türküsünü Ender Bakır’dan iktidarı ve sorumluların daha çok dinlemesi lazım. Bu virüsten kurtulalım. Çareye odaklanalım. Milleti sıkmak çözüm değil. Ülkenin bütün vatandaşlarının barışık ve el birliği ile her çözüme destek olmaları şarttır.