Dünya Sağlık Örgütü tarafından “pandemi” ilan edilen, Corona virüs(COVID-19)’ten kaynaklanan bulaşıcı hastalık nedeniyle toplanan yardım/bağış konusu yeni bir tartışma yarattı. Kimi, Büyükşehir Belediyelerinin yardım/bağış (kabullerinin) toplamalarının yasaklanması, toplanan paralara bloke konulması “hukuka uygun mudur?” sorusunu doktrin ve mevzuat açısından değerlendirip cevaplandırmaya çalışılacağım.
Konu ile ilgili mevzuat hükümlerine öncelikle bakmak durumundayız.
23/6/1983 tarihli, “2860” sayılı “Yardım Toplama Kanunu”nun; İzin alma zorunluğu başlıklı 6. Maddesi şu şekildedir:
Madde 6 – “Kişiler ve kuruluşlar, yetkili makamdan izin almadan yardım toplayamazlar. Ancak, kamu yararına çalışan dernek, kurum ve vakıflardan hangilerinin izin almadan yardım toplayabilecekleri, Cumhurbaşkanınca belirlenip ilan edilir. İzin alınmadan girişilen yardım toplama faaliyetleri güvenlik kuvvetlerince derhal menedilir ve sorumlular hakkında kovuşturma yapılır.” Şeklindedir.
10/7/2004 tarihli “5216” sayılı “Büyükşehir Belediye Kanunu”nun 18. Maddesinin “g” bendi şöyledir:
g) “Yetkili organların kararını almak şartıyla, büyükşehir belediyesi adına sözleşme yapmak, karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli tasarruflarda bulunmak.”
03/07/2005 tarihli “5393” tarihli “Belediye Kanunu”nun 15. Maddesinin “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır” başlıklı, 1. Fıkrasının, “i” bendi ise şöyledir:
İ) “Borç almak, bağış kabul etmek.”
Aynı kanunun 59. Maddesinin “Belediyenin gelirleri şunlardır” başlıklı, 1. Fıkrasının “g” bendi ise şöyledir:
g) “Bağışlar.”
Konu ile ilgili mevzuat hükümlerinin tamamı yukarıya alınmıştır. Bu doğrultuda sorular şunlar; hangi kanun uygulanmalı, ya da “Büyükşehir Belediyeleri” yardım/bağış toplayabilirler mi?
Normlar Hiyerarşisi; hukukun yazılı kaynakları arasında bulunan astlık üstlük ilişkisini tanımlar. Normlar hiyerarşisi hukukun asıl kaynakları içinde yer alan yazılı kaynakların hiyerarşi sırasını belirterek hangi yazılı kaynakların öncelikli olduğunu göstermektedir. Türkiye’de nomlar hiyerarşisi, Anayasa, yasa, tüzük, yönetmelik ve idarenin diğer düzenleyici işlemleri şeklinde sıralanabilir. Yukarıda yer almayan, milletler arası anlaşmalar, kanun hükmünde kararnameler ve meclis iç tüzüğü de aralarında kimi nüanslar olsa da kanunlara eşdeğer metin olarak değerlendirilmektedir. Bu çerçevede, alt norm, üst normun kendisine verdiği hukuki sınırların dışına çıkmaması gerektiğinden, kanunun anayasaya aykırı olmaması ya da tüzüğün kanuna uygun olması gerekmektedir. Üst norm ile alt norm çelişince üst normun uygulanacağı tartışmasızdır. Peki, aynı düzeydeki bir norm olan kanunların aynı konuyu düzenlemeleri halinde hangi kanun uygulanacaktır.
Bu durumda ise, genel hüküm ve özel hüküm ilişkisi veya önceki düzenleme ve sonraki düzenleme ilişkilerine bakılmak suretiyle söz konusu olaya uygulanacak hukuk normunu bulmak gerekecektir.
Şimdi konumuza döndüğümüzde üç ayrı kanunda bağış/yardım toplama konularının yer aldığını görmekteyiz. O halde, “hangi kanun uygulanmalıdır?”
Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunun 5.5.1988 tarih ve 19805 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 11.2.1988 tarih ve E. 1987/3 K. 1988/1 sayılı kararında: “önceki ve sonraki kanun hükümleri arasında çelişme olduğu takdirde somut olayda özel ve sonraki kanun hükümlerinin uygulanacağı” belirtilmiştir.
Anayasa Mahkemesinin 18.7.1966 tarih ve 12351 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 15.3.1966 tarih ve E,1965/40 K,1966/15 sayılı Kararında: “Özel kanunlardan yürürlük tarihine göre önceki ve sonraki kanun hükümleri arasında çelişme bulunursa veya öncekinin ele aldığı konuyu sonraki kanun yeni baştan düzenlerse sonraki kanun, önceki kanunu üstü kapalı olarak yürürlükten kaldırır.” içtihadı ile normlar hiyerarşisinde önceki kanun ve sonraki kanun uygulamasına açıklık getirildiği görülmektedir.
Özel kanun ve genel kanun ayrımını da bir örnek ile somutlaştırmak gerekir ise; Örneğin, “Türk Ticaret Kanunu” ticari işletme, kıymetli evrak, şirketler, deniz Hukuku Kaynakları, kambiyo senetleri gibi bütün bir ticari sahayı düzenleyen genel nitelikte bir yasal düzenleme iken, “Çek Kanunu” sadece kambiyo senetlerinden çek ile ödemelerin düzenlenmesine ilişkin olduğundan özel nitelikte bir kanundur.
Tüm bu açıklamalardan sonra “Büyükşehir Belediye Kanunu”ndaki “bağış” hükümleri, “Yardım Toplama Kanunu”na nazaran özel niteliktedir ve kanunun 18. Maddesinin “g” bendi olan, “Yetkili organların kararını almak şartıyla, büyükşehir belediyesi adına sözleşme yapmak, karşılıksız bağışları kabul etmek ve gerekli tasarruflarda bulunmak.” Hükmü uyarınca da bağış kabul etmek yetkisinin bulunduğunu kabul etmek gerekmektedir.
Aynı şekilde, 5393” tarihli “Belediye Kanunu”nun 15. Maddesinin 1. Fıkrasının, “i” bendi olan “Borç almak, bağış kabul etmek.” Hükmü de “özel nitelikli” anlamı taşımaktadır.
T.C. Anayasası’nın 2. Maddesi: “Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, başlangıçta belirtilen temel ilkelere dayanan, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk Devletidir.” Tanımlaması ile devletin “hukuk” devleti olduğunu ortaya koymaktadır. Hukuk devleti, hukuk kurallarına bağlı olan, vatandaşlarına hukuk güvenliği sağlayan, yönetimde keyfiliğin egemen olmamasını temin eden ve kendisini hukukla sınırlayan devlet demektir. Bu bakımdan değerlendirildiğinde “belediyelerin bağış” almasının hukuka uygun olduğu ve “pozitif hukuk” gereği olduğu ortaya çıkmaktadır.