Giriş:
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Avrupa Günü Mesajı’nda belirttiği, “Türkiye’nin hak ettiği yeri alacağı daha müreffeh, daha işbirlikçi ve daha şeffaf bir Avrupa için işbirliğine hazır olduğumuzu bir kez daha ifade etmek isterim” sözleri, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı yolunda atılacak adımlar arasında anayasa reformunun önemine dikkat çekmektedir. Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine doğru ilerlemesi için, kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, bağımsız bir adalet sistemi, demokratik ilkelerin güçlendirilmesi ve insan hakları standartlarının yükseltilmesi gibi temel prensipler çerçevesinde anayasal reforma ihtiyaç vardır.
1. Kuvvetler Ayrılığı ve Hukukun Üstünlüğü:
Demokratik bir devlette kuvvetler ayrılığı ilkesi, yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirinden bağımsız olması gerektiğini vurgular. Denge ve denetimin bu yolla net olarak belirlenmesi gerekir. Anayasa, bu ilkeyi güvence altına almalı ve her erk için yetki ve sorumlulukları net bir şekilde tanımlamalıdır. Adalet sistemi tamamen bağımsız olmalı ve yargının siyasi etkilerden uzak bir şekilde işlemesi sağlanmalıdır. Anayasada hukuki güvenlik, kazanılmış haklara saygı ve geriye etkili yasal düzenleme yasağı gibi belirlilik ve öngörülebilirlik yer almalıdır. Hâkimler ve savcılar, siyasi baskılara karşı korunmalı ve mesleki faaliyetlerini bağımsız bir şekilde yerine getirebilmelidir.
1.1. Yargı Bağımsızlığı:
Adalet sisteminin tamamen bağımsız ve tarafsız olması esastır. Bu doğrultuda anayasada gerekli değişiklikler yapılmalı, hâkimler ve savcılar liyakat ve objektif kriterlere göre seçilmeli, siyasi veya ideolojik görüşlere göre atanmamalıdır. Bağımsız ve tarafsız bir şekilde görevlerini yerine getirebilmeli, siyasi baskılara maruz kalmamalıdır. Anayasa Mahkemesi’nin yetkileri ve bağımsızlığı güçlendirilmeli, yargı reformu alanında gerekli değişiklikler yapılmalıdır. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na ve tüm Yüksek Yargıya üye seçimlerinin kuvvetler ayrılığı ilkesine göre nesnel kriterlere dayalı olması sağlanmalıdır. Anayasada hakimlerin Anayasa, yasalar ve uluslararası sözleşmelere uygun olarak karar verecekleri, kararların nesnel ve denetime elverişli olması gerektiği vurgulanmalıdır. “Kanunsuz suç ve ceza olmaz” ilkesi gereği hakimin keyfi yorumunun önüne geçilmelidir. Ayrıca, objektif kriterlere dayalı bir değerlendirme süreci ile başarısız ve hatalı kararlar veren hakimlerin meslekten çıkarılması sağlanmalıdır.
1.2. Yargı Denetimi:
İdarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olmalı ve bu prensip istisnasız olarak uygulanmalıdır. İdare, hukukun üstünlüğü ilkesine göre hareket etmeli ve kamu işlerini şeffaf bir şekilde yürütmelidir. Yasamanın da Anayasa ve Uluslararası sözleşmelere uygun yasama faaliyetinde bulunacağı ve yasama faaliyetlerinin de yargı denetimine tabi olduğu vurgulanmalıdır. Bilgi edinme hakkı tam anlamıyla uygulanmalı ve idarenin faaliyetleri şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Bu, vatandaşların haklarının korunması ve adaletin sağlanması için gereklidir, ayrıca idarenin hesap verebilirliğini güçlendirir.
2. Demokratik İlkelerin Güçlendirilmesi:
Anayasanın demokratik ilkeleri, temel hak ve özgürlükleri güçlendirecek şekilde revize edilmelidir. Bu kapsamda düşünce ve ifade özgürlüğü, din ve vicdan özgürlüğü, teşebbüs özgürlüğü, basın özgürlüğü, toplulukların hakları gibi alanlara daha net ve güçlü hükümler eklenmelidir. Ayrıca cinsiyet eşitliği ve ayrımcılık yasağı gibi demokratik ilkeleri güçlendiren konularda da anayasal düzeyde güçlü hükümler yer almalıdır.
3. İnsan Hakları Standartlarının Yükseltilmesi:
Anayasada insan haklarını güvence altına alacak, işkenceyi yasaklayacak, ayrımcılığı engelleyecek hükümler oluşturulabilir. Anayasada, işkence ve kötü muamele yasağı, adil yargılanma hakkı, ifade özgürlüğü gibi konularda daha net ve güçlü hükümler yer almalıdır. Olağanüstü hal düzenlemeleri kısıtlanmalı ve keyfi uygulamalara karşı önlemler alınmalıdır.
4. İdarede Keyfiliğin Tam Olarak Ortadan Kaldırılması:
İdare, kanunla belirlenen görevleri yerine getiren bir kamu kuruluşudur. İdarenin kuruluş ve görevleri, kanunlarda açıkça belirtilmelidir. Kamu tüzelkişileri, idarenin bir parçasını oluşturan ve kamu hizmetleri sunan kuruluşlardır. Kamu tüzelkişileri, kanunla kurulmalıdır. idarenin keyfi işlemlerini önleyecek ve vatandaşların haklarını koruyacak hükümler yer almalıdır. İdarenin eylem ve işlemleri yargı denetimine tabi olmalı ve bu prensip istisnasız olarak uygulanmalıdır. İdare, hukukun üstünlüğü ilkesine göre hareket ederek kamu işlerini yürütmelidir. Bilgi edinme hakkı tam anlamıyla uygulanmalı ve idarenin faaliyetleri şeffaf bir şekilde gerçekleştirilmelidir. Vatandaşların, idarenin karar alma süreçlerine katılma hakkı güvence altına alınmalıdır. Bu, vatandaşların haklarının korunması ve adaletin sağlanması için gereklidir, ayrıca idarenin hesap verebilirliğini güçlendirir.
Sonuç:
Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımı, demokratik ilkelerin güçlendirilmesi ve insan haklarının korunması gibi temel prensiplere dayalı bir anayasa reformunu gerektirir. Kuvvetler ayrılığı, hukukun üstünlüğü, bağımsız bir adalet sistemi ve demokratik ilkelerin güçlendirilmesi, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne tam üyelik hedefine ulaşmasını sağlayacak önemli adımlardır. Bu anayasal düzenlemeler, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne katılımından bağımsız olarak, Türkiye’de idarenin keyfiliğini önlemeye ve yargı denetimini güçlendirmeye yardımcı olacaktır.