Türkiye siyaseti, demokratik parlamenter rejime geçişten bu yana lider merkezli bir yapı üzerinden gidiyor. Öyle ki, oy kullanan milyonlar kendilerine vekalet verilmesi talebinde bulunanların kimler olduğunu, nasıl bir siyasi tasavvura sahip olduklarını bile bilmiyorlar. Sadece baştaki liderin karizmasına, performansına bakarak bir hüküm sahibi oluyor. Liderler de bir süre sonra bu duruma binaen “ceketimi / şapkamı koysam seçilir” anlayışına kapılıyorlar.
Bu anlayışın dini anlamda şirke uzanan bir boyutunun olduğunun bile farkında olmuyorlar. Kişilerin fani olduğunu, fikirlerin, düşüncelerin, sistemlerin baki olduğunu akletmeyecek / fikretmeyecek kadar hayatın gerçeğinden uzaklaşıyorlar. Liderlerin de fani olduğunu ve siyasi mücadelenin bir safhasında yanılabileceklerini, yoldan çıkabileceklerini, ölebileceklerini ve bunun tarihte onlarca örneğinin olduğunu hiç mi düşünmezler?
Demokrasi, kolektif müzakere ve karar süreçlerine dayanan bir rejimdir. Lider sadece takımı organize eden, moderatör görevi gören, parti organları arasında koordinasyon sağlayan bir rolün sahibidir. Elbette tamamen de önemsiz değildir. Yerine göre çok da önemlidir. Ufuk/vizyon sahibi olması, olayları değerlendirme ve seçeneklerindeki isabetliliği elbette liderlik fonksiyonlarındandır. Bir topluluğu uyum içerisinde yönetmek, müzakerelerin adil ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesini temin etmek; kararların icrasını ve sonuçlarını değerlendirmek, doğru ve ehliyetli / liyakatli insanlarla çalışmak bir liderin başarı hanesine kaydedilecek önemli meziyetlerdir.
ABD ve benzeri gelişmiş ülkelerde “Uzmanlardan yararlanma uzmanlığı” diye bir bilim disiplini gelişti. Yani, burada lideri ilgilendiren en önemli beceri, arının bal alacağı çiçeği bilmesi gibi, kimlerle hangi hususlarda istişare edeceğini, yararlanacağını bilmek ve ona göre bir kurmay heyet / staf gurubu oluşturmak liderin sorumluluğundadır.
Liderin fonksiyonu, partiyi temsil açısından, sadece eşitler arasında bir adım ilerde olmaktır. Bu kadar… Faaliyetlerin usul ve esaslarının; eylem alanındaki uygulamalara ilişkin tüm kararların parti organları tarafından demokratik usul ve esaslara göre işlediği, liderin de belli periyotlarda performansının değerlendirilebileceği demokratik bir kültürün, ahlakın yerleşmesidir.
Aslında çoğu zaman liderleri kendinden geçiren, uçuruverenler, çevresindekiler / yakınındakilerdir. Şeyh uçmaz, müridi uçurur hesabı… İnsan nefsi genellikle yanında kendisini aşan akla tahammülü olmuyor. Onun için de liderler yanlarında, yakınlarında yalan, yanlış tüm dediklerini onaylayan kişileri bulunduruyorlar.
Bir zamanlar beraber çalıştığım bakan, eğer bir hususta çevresindekileri ikna edememişse, “bunu hukuk müşavirimize götürün o bir kalıba uydurur” derdi. Gerçekten de öyleydi; “karayı, ak; ak’ı kara” gibi göstermede mahirdi vatandaş. Evet, liderler bu tür insanlarla beraber çalışmayı yeğlerler. Çünkü bu insanlar liderin eğilimini bilirler; neyin onu hoşnut edeceğini tahmin ederek, ona onu söylerler. Bir süre sonra çevresinde bu prototipe uygun olmayan hiçbir personel kalmaz. Etrafında kalan bu dalkavuk ekip onu her gün yağlayıp, ballayıp uçururlar. Liderin toplumla bağını koparırlar. Böylece onu istedikleri gibi yönetirler. Lideri mabutlaştırıp, tapınma seremonileri yaparlar. İşte Kur’an’da ifade edilen “nefsi mabutlaştırma” ameliyesi böyle bir şey…
Tekrar başa dönelim; bir toplum için lider/önder önemlidir. O toplumu akıl, hikmet ve adaletle örgütleyecek; sevk ve idare edecek odur. Danışma meclisini yeteneklerle zenginleştirip toplumun önüne koymak onun becerisidir. Bu hakkı teslim ettikten sonra da, liderin yakın çevresinde öyle bir heyet olmalı ki, onun yalpalamasına, istikametten uzaklaşmasına müsaade etmemeli; uyarmalı/ikaz etmelidirler. Kurumsallaşma bu manada sağlam bir temel üzere kurulursa fani lider bir şekliyle ayrılsa bile o sağlıklı organizma otomatikman başına yine o kıvamda yeni bir lider tayin edecektir. Yine diyorum, lider karizmasına müsaade edilmemeli; istişari heyet, liderin inisiyatif sahasını denetlemeli ve yanlışlarında kendilerine düşen uyarıları / ikazları yapmalıdırlar. Onun nefsine / enesine yenik düşmesine müsaade etmemeliler.